9 Aralık 2018 Pazar

vasude'den özenilen wish list

oturma odamda oturmuş kocişimin açtığı müzik eşliğinde dil felsefesi notlarımı düzenlerken sevgili arkadaşım vasud'dan gelen mesaja özenerek ben de yapmak istediklerimin ve almak istediklerimin listesini yazayım dedim. saat 23.23 ve biri beni düşünmek üzereyken ben de o kişiye katılıp kendimi düşünüyor ve yazıyorum;
*kapı pencereyi açıp, rüzgar üstümden akarken dinlemelik piyanolu müzik kutusu.( belki içindeki balerin olmayı hayal ederim, daha işlevsel olur :)
* salonun bir duvarını tamamen puzzle ile doldurmak için beş milyon tane puzzle.
* ikindi de çiçekli balkonumda kocişimle veya eş dost ile otururken dinlemeçlik gramafon.(tabi pazar kahvaltılarını da unutmamak lazım)
* üçyüzyıldır boş duran akvaryuma balık
* annemle geceleri gökyüzünü izlemek ve belki denk gelirse yıldız kaymasını yakamak için teleskop
* kocişimle yaşadığım her anı kaydetmek için fotoğraf makinesi
* ve tabi ki bu fotoğrafları asmak için çerçeve
* akşamlar koçiş ile nostaljik radyo eşliğinde oynamak için oyunlar
* yatak odasına kaktüs radyasyonu emsin diye
* ve tabi ki yılların hiç değişmeyen hayali; çimenlerin üstünde çıplak ayakla çalabilmek için ÇELLO
* rekabet duygusunu kamçılamak için playstation (ama tabi bunun için televizyon almak gerek ilk olarak)
* yurt dışına çıkmak
* kocişle dans kursuna gitmek
* yan fülüt, keman, bateri çalmak
* işaret dili öğrenmek ve herkesin içinde kocişle bu yolla dedikodu yapmak
* masamın üstündeki boş saksıya sümbül
*  kocişimin bana gelecekte almasını umduğum çiçekleri koymak için vazo
* balkona veya hayali kurulan bahçeli evimizin bahçesine her türden sebze meyve ve çiçek ekerek hayatımızı yeşertmek
* bebelerle kudurmalık hayal gücünü destekleyici, özgürlükçü duvar boyama aktivitesi
*

23 Kasım 2018 Cuma

sevgili günlük kardeş,
sana yazmayalı yıllar oldu. ama artık daha sık yazacağım. aradan geçen zamanda olanları anlatayım. evlendim. kör kütük evlendim. ben zaten başka kimseyi sevmemiştim bu hayatta. neyse. çok kısa süre içnde büyümek zorunda kaldım. kocaman bir kadın oluverdim. kaynanama sırdaş, görümceme abla, kayınpederime dost, kaynıma yenge ve eltime elti oluverdim. her şey çok büykken ben de farkında olmadan içini dolduruverdim. yüksek lisansa başladım. okumaya devam ediyorum. eskisi kadar güçülü değil artık var oluş sancılarım. hayat kaygısı biraz bastırdı. yunanda felsefenin gelişmesi de işte bu yüzdenmiş, gündelik kaygı olmayınca insan düşünüyormuş. neyse bu başka bir başlığın konusu olmalı. derslere gidiyorum geliyorum. geldiğimde ev işleriyle münumum düzeyde ilgileniyorum, zira eşim olan bey zade pek becerikli. hayatımı olağan üstü şekilde kolaylaştıracak kadar becerikli hem de.
o kadar çok şey yaşandı ki..hepsinin üstü hızla tozla kaplanmış. dilden dökülmüyor hiçbiri. farklı gayeler besler olduk. gayelerimizden sapar olduk. yolumuzu kaybeder olduk ve hepsinin üstünden öyle çok zaman geçti ki... şimdi dönüp geçmişe takılmanın anlamı yok. bugün burada yaşamalı. bugün oturum emre hocanın ödevini yapmalı. bugün oturup almanca çalışmalı. bugün oturup swanson çevirmeli. artık ben yapılacak işleri düşünerek yaşayan bir insan oldum. plan yapmadan duramaz oldum. sınırların içinde yaşar oldum.
şeylerin özüne gitmek gerek der husserl. peki ben kendime döndüğümde nereye gitmeliyim. özümde ne vardı? onunla hemhal olmanın üzerinden öyle çok zamna geçti ki...
"gözlerim dolu dolu oluyor önce." diye başlamışım satırlarıma yıllar önce.  neydi aceba dolduran bir gece vakti gözlerimi? zaman hızla aktı zeze. zaman pek hızlı aktı. bir yerinden yakalamak isterken elimizde bu tamamlanmamış satırlar kaldı. şimdi evli barklı bir kadın olarak bakıyorum hayata. geçmişte mesele edindiğim, beni üzen ağlatan, mutlu edip güldüren şeylere bakıyorum. bakıyorum ama sanki görmüyorum. farkında olmadan akışın kendisi haline geliyoruz. yıkıntılar, heyecanlar, kırıklıklar, gülüşler torbamızda bakar oluyoruz hayata. canım zeze'm. hayat olması gerektiği kadar acılı değil artık. nacinin konforuna alıştık bir kere. eskisi gibi olur mu artık hayaller bilmem. "acıyı çağırma muzaffer. senin acın sana yeter." acısız da olmuyor ki...

2 Haziran 2018 Cumartesi

      ben deniz.zeynep deniz.namı diğer zeze.bana zeze demeleri zeze'den etkilenip 10 yaşında insanlığa karşı ilk isyanımı saçlarımı keserek gerçekleştirmemdendir.konuya böyle pata küte girmek istemiyorum aslında.ama içimdeki anlatma bilinme isteği o kadar enerjik ki parmaklarım yetişemiyor hızına.içimde tanrıya benzeme isteği o kadar açık ve yoğun ki dilim tutuluyor bir şey diyemiyorum.
    bu benim uzun hayatımın öyküsü.çok uzun yıllar yaşadım pek çok şeye şahit oldum.gözlerimin altındaki torbalar bunun kanıtıdır.ben daha pek gençken beyazladı saçlarım.ketumluğumdan olsa gerek.herkes farklı bir farkındalık ile doğuyor annesinden.doğdumuzda aslında o kadar temiz ve saf değiliz o yüzden.herkes farklı bir oyun gibi algılar hayatı da daha sonradan ya unuturuz algılarımızı ya da saçlarımıza aklar düşer.
   adımı annem hasan ve hüseyin'in alası zeyneb'den esinlenerek koymuş.onun gibi cesur olayım diye.haksızlığa karşı kardeşim için haykırayım diye.ben olayı biraz abartarak içselleştirip heralde gördüğüm tüm insanlık problemlerine haykırmışım.öyle dedi büyüklerimiz.
   ben bugün ölümün kıyısında kanserli bir insanım.yarın öldüğümde annem arkamdan çok ağlayacak.şanslıysam eğer bir kaç gün...